12 Eylül 2011 Pazartesi

 (Musa Anterin "anılarım" adlı kitabından alınmıştır.)

Musa Anter den Tarihi bir anı :
1956' da Beyoğlu istiklal caddesinde, Galatasaray Lisesi karşısında , Beyoğlu Kantin diye büyük bir yerimiz vardı. Bir gün iki yaşlı adeta elele kantine geldiler. Hemen tanıdım. Biri ceza hukuk profesörü hocam Tahir Taner, diğeri de eski dış işleri bakanı Numan Menemencioğlu idi. Ben hocamın elini öptüm.Hocam beni hatırladı.Bizzat kendim hizmet ettim çok memnun oldu.Meğer ikisi de eskilerden beri arkadaşlarmış.İkisi de Lozan Konferansında İnönü ye hukuk müşavirliği yapmışlar. İşte bu sırada Numan Menemencioğlu, bir anısını şöyle anlattı:
" Churcill ve Roosvelt harbe girmemiz için 1943 te İnönü ve beni Kahire ye çağırdılar.İnönü harbe yanaşmıyordu. Hem Adana ' da hem de Kahire' de İnönü nün tezi şu idi :" halihazır ordumuz harp edecek durumda değildir. Ordumuzu teçhiz edin, kendi ordularınızın seviyesine çıkarın, o zaman hay hay harbe girerim." Fakat ne Churchill ve ne de Roosvelt Türklere güveniyordu. Ya teçhizattan sonra Alman tarafına geçilirse ne yapılacaktı.?Ancak bir ara şöyle bir olayla gözümüzü korkutmak istediler. Malum, İslam alemine geldikleri için, beraberlerinde her dili bilen birçok şarkiyatçıyı getirmişlerdi. Yekden, Churchill İnönü ye dedi ki :"Paşa sen Kürtçe bilir misin?" İsmet Paşa şaşırmıştı. Ne diyeceğini bilmiyordu. O bir şey söylemeden ben araya girdim ve hemen ," Ekselans, Biz Kürtçe bilmeyiz. Zaten bizde Kürtçe konuşul muyor ve öyle bir dilde yoktur.", dedim Churchill adamlarından birine sordu. " Öyle mi Mister, Kürtçe diye bir dil yok mudur ?" deyince, adam daha önceden hazırlıklı, hemen ayağa kalktı, " olmaz olur mu efendim? Çok zengin Kürt dili ve edebiyatı vardır.İsterseniz(o ana kadar duymadığımız) Dîwana Cizirî den bir şiir okuyayım" dedi. Churchill,"Oku" dedi.Anlamıyorduk ama Farsçaya yakın,nefis ahenkli bir şiir okudu. Ve bu şiirin Kütçe olduğunu söyledi ."Öyleyse bu şiiri bize yaz dedi" dedi.Yazdı.Churchill,"Bunu ingilizceye çevir dedi" dedi.Çevirdiler."Bir de fransızca yapın"dedi. Onu da yaptılar.Bir de Türkçe ye çevirdiler. Ve bana ,"Mösyö, sen de gel bakalım.Bu üç dilden aynı fikri ifade etmek için, bakalım metne kaç yabancı sözcük alma mecburiyeti olmuştur." dedi.Fransızca da hiç yoktu.İngilizceden üç beş latin kökenli kelime çıktı.Kürtçe de dört -beş Arapça kökenli kelime çıktı.Ama Türkçe nüsha gelince "dır" ve "ile" den başka, Türkçe birşey kalamamıştı.
Kimisi Arapça kimisi Farsça ve diğerleri de Avrupa nın çeşitli dillerinden alınma sözcüklerdi.Churchill dört sayfayıda önümüze koydu.éayıp değil mi?" dercesine," Bakın efendiler, yok dediğiniz vememleketinizin büyük bir bölümünde anadil olarak konuşulan Kürtçe nin zenginliğini görünüz dedi.
"Uzun dış işleri bakanlığım sırasında o gün kü kadar sıkılıp mahcup olduğumu hatırlamıyorum"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder